

Stefan Zweig 1908 yılında yayımlanan bu erken dönem eseri Kızıl’da, yarattığı karakterin gizli arzularını ustalıkla işlerken, kimseye aldırış etmeyen büyük ve yabancı kentin acımasızlığını gözler önüne seriyor.
Zweig, bizlere yaşamanın nefes almaktan farklı bir deneyim istediğini fark ettirmek ister. İnsanlığın derin kötücül hazlarını keşfettiği bir gecede duygularını anlamaya çalışan bu adamın tek geceyi kapsayan öyküsü 20. yüzyılın büyük isimlerinden Stefan Zweig’ın dingin bir akışla kurguladığı kısa öykülerinden biri.
“Bir adam, kendini bulduğunda artık bu dünyada kaybedecek bir şeyi yoktur. Ve bir adam içindeki insanı anladığında bütün insanları da anlar.”
M.Ö. 400’lerde Sun Tzu tarafından kaleme alınan ve aradan geçen binlerce yıla rağmen günümüzde hâlâ değerini koruyan Savaş Sanatı, yazılı tarihin en değerli taktik-strateji eserlerinden birisidir.
Stefan Zweig’in 1920’de kaleme aldığı ve bir kadının duyguları üzerine yazdığı, en etkili hikâyelerinden birisi olan Korku, burjuva yaşamın kapılarından girerek kadın erkek ilişkilerini dramatik bir dille anlatıyor okurlara.
“Sanki tüm bunları yapan kendisi değildi, o bilinmeyen ve elle tutulamayan güç buna mecbur ediyordu onu.”
Mecburiyet, ünlü bir ressamın; karısıyla özgürlük uğruna kendi ülkesi Avusturya’dan İsviçre’ye kaçmış bir vatandaşın, devlet ve otorite karşısındaki korkuyla karışık çaresizliğini ele alıyor.
Rus edebiyatçı Tolstoy, İnsan Neyle Yaşar?’da yer alan hikâyeleriyle büyük bir yazar olmasının yanı sıra, topluma ayna tutarak filozof ve eğitimci kimliğini de öne çıkartır. Tolstoy’un bu eseri, her dönemde güncelliğini koruyan bir kaynaktır. Kitapta yer alan tüm hikâyeler insanın özündeki iyilik, açgözlülük, hırs ve her anlamda birleştirici bir güç olan sevgi kavramlarını ele alır. Öte yandan, genç veya yaşlı tüm okuyuculara, kendine bir adım dışarıdan bakabilme ve hayatın belki de en önemli sorularını sorabilme olanağı sunar. İnsanın içinde ne vardır? İnsana ne verilmemiştir? İnsan neyle yaşar?
Satranç, görünüşte bir gemide yolları tesadüfen kesişen bir satranç şampiyonu, hırslı oyuncular ve tutukluluğu sırasında gizlice ele geçirdiği bir satranç kılavuzundan öğrendiği oyunlarla kendi zihninde kaybolmuş Dr. B’nin hikâyesi gibi görünür. Oysa âdeta yazarın bir veda mektubu niteliği taşımaktadır. Stefan Zweig, muhteşem ve gerilim dolu bir kurguyla kaleme aldığı bu öyküyü Brezilya’dayken yazmış ve intihar etmeden kısa bir süre önce tamamlamıştır. Hikâye, Avrupa kültürünün Nazi tehlikesi altında yok oluşuna, zorbalık ve baskı gören toplumların ruhsal gelgitlerine ve çalkantılarına ışık tutar. Zweig, gizliden gizliye kendi hayatında da yaşadığı baskıları ve sürgünü, Satranç hikâyesinin içinde kimi zaman eğlenceli, kimi zaman da derinden etkileyici sahnelerle harmanlayarak okuyucuya sunmuştur.
Mini Fotoğraf Çerçevesi ile fotoğraflarınız sade ve göz dolduran 7×10 cm ahşap görünümlü çerçeve ile harika duracak! Çerçeveyi masa üzerinde özel destek aparatı sayesinde koyabilir ve askı aparatı ile duvarda asabilirsiniz.
“Yapabileceklerim, sizlere önemsiz sayılabilecek bir noktada fikir sunmakla sınırlıydı; eğer kurmaca birmetin yazmak istiyorsa, bir kadının parası ve kendine ait bir odası olmalıydı.” Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf’un yazdıkları arasında yazıldığı dönemi en iyi yansıtan ve en akılda kalıcı kitaplardan biridir. Yazıldığı dönemin ve hatta öncesinin “kadın” algısını mükemmel bir şekilde resmeden Woolf, tek özellikleri “kadın olmamak” olan erkeklere kalemini hiç sakınmadan savurur.
Tüm zamanların en büyük aşk klasiklerinden ve başyapıtlarından biri olan Genç Werther’in Acıları, Goethe’yi Alman Edebiyatının Fırtına ve Coşku (Sturm und Drang) akımının öncüsü haline getirmeyi başarırken, parodiler, operalar, şiirler ve tiyatro oyunlarına uyarlanan, barındırdığı tutkulu ve kendi kendini yok eden başkahramanıyla romantik Avrupalı okurların kült bir eseri haline gelmiştir.
No account yet?
Create an Account